akide şekeri

Geri Dönenler

Sevgisiz büyüdüm. Fazlasıyla da kuralcı bir ailede yetiştim. Çok çektim bu hayatta.Kendime ait seçimlerim hiç olmadı. Yollarımı hep başkaları çizdi.

Daha genç kızlığıma adım attığımda da görücü usulü zorla evlendirildim. Evliliğimin ikinci yılında bir kızım oldu. Kızımın adını dahi koyarken benim fikrim yine sorulmadı. Gülendam koydu eşim yavrumun adını. Yılmıştım artık ve karakterime yansıdı yaşadıklarım…

Bende kuralcı, katı bir kadın oldum sonunda. Gülendam büyüdükçe öyle derin sınırlar çizdim ki ona… En ufak hatasında uzun uzadıya bağırıp çağırır, birde ağlatıncaya kadar da döverdim… Tıpkı annemin bana yaptığı gibi. Aklı ermeğe başladığı andan itibaren hep komşu çocuklarını örnek gösterdim her hatasında.

-“Ayşe halanın çocuklarına bak. Kuzu gibi. Sesleri çıkmıyor. Akıllı ve ahlaklılar. Birde sana bak.Yüz ifadende bile sinsilik var. Hele birdaha sözümü dinleme, kırmıyormuyum bak bacaklarını. Hele birdaha yaramazlık yap.Görürsün sen-” diye azarlardım her defasında.Sessiz sessiz ağladığı köşede yüzünü kapattığı ellerinin arasından bana içli nasıl baktığını görseniz içiniz parçalanırdı.

Kızım, Gülendam’ım daha o yaşlarda doktorluğa heves etmişti. Köyün sağlık ocağındaki iyi yürekli bir hemşire ona eski bozuk bir steteskop verdiğindeki sevincini de görmenizi isterdim.Çamurdan yaptığı oyuncak insanları muayene ederken gördüm onu.Doktor olma hayalleri kuruyordu. Yaşadıklarım bilinçaltıma öyle etki etmişki, koşup steteskopu elinden aldım. Çamurdan yapılmış oyuncakları büyük bir sinirle yerlere fırlatırken kızım sessizce ağlıyor hiçbirşey diyemiyordu bana.Kesinlikle birşey diyek olsa yiyeceği dayağı bildiğinden dolayı sesini çıkaramadığından eminim…Yapısı gereği kaba saba bir adam olan babasından da hiç yüz bulamaz dı ki zaten. Bizim bey çocuk sevmesini dahi bilmeyen kaba saba bir adamdı gerçekten… Oda öyle yetişmiş belliki.

Köye ozamanlar çocuklar için renk renk çiçekli bayram entarileri satan bir sokak satıcısı gelmişti.Ucuzca birşeylerdi ama ben almadım Gülendam’a.Ama bakışlarından ne kadar istediğini anlamıştım. Köydeki küçük kızı olan her hanenin o elbiseler den aldığını şimdiki gibi hatırlıyorum. Ertesi gün bayramdı. Ve satıcı gece yarısına kadar köy meydanında bekleyecekmiş camiden verilen ilandan duyduğuma göre…

Saat gece on bir sıraları Gülendam korkudan titreyetek karşıma geldi.Titreyen sesiyle,

-“Anam… Benim güzel anam. Çiçekli entarilerden bir dene de bana alan mı? Yarın bayram. -” dediğinde bir güzel paylayıp gönderdim odasına.Sabaha kadar ağlama sesi hiç kesilmedi… Ertesi gün tüm küçük kızlar çiçekli entarileri giyerken, benim kızım evin avlusundan gözyaşlarıyla izledi onları…Alışmasın istiyordum güya.Yoksa her satıcı geldiğinde tuttururdu düşündüğüme göre.

Köyümüz denize sıfır bir köydür bizim. Gülendam ne zaman üzülse deniz kenarına giderdi bilirdim. O bayram günü ortadan kaybolunca telaşla deniz kenarına gittim.Gülendam’ın kıyıda birşeylerle uğraştığını görmüştüm. Azdaha yaklaştığımda şaşkınlıkla yaralı kıyıya vurmuş bir yunus balığıyla uğraştığını görmüştüm.Yine kızacaktım ama, sabaha kadar ağladığı için sesi kısılmıştı artık.Birşey diyemedim bu defa. Köyün delikanlılarından yardım isteyip bulduğu bir varile koydular yunus balığını… Bizim eve götürdüler hep birlikte… Tam bir ay köye gelen bir veterinerden akıl alıp yaralı yunus yavrusunu iyileştirmeye çalıştı…

-“Bak şimdi seni iyi ediyom emme, seni böyük denizlere salıverdiğimde arkadaşına geri döncen annaştık mı” “-diye de konuşur dururdu balıkla…

-” Ah benim saf kızım. Hadi konuşup duruyorsun balıkla. Birşey demiyim diyorum. Hayaller kurup kendini kandırma. Denize bıraktığın balık hiç sana döner mi? Ne olur du azıcıkta muhtarın kızları gibi akıllı olaydın-” demiştim yine.Dediklerime hiç aldırmadı. TVe am bir ay uğraşıp, canını dişine takıp iyileştirdi yaralı Yunus balığını. Ve yine köyün delikanlılarından yardım isteyip denize bıraktılar bir ay su dolu varilin içinde kalan yunus balığını…

Sonra ise her sabah deniz kenarında yunus balığını beklerken buldum Gülemdam’ı…

Hani köyün sağlık ocağındaki hemşiresinden bahsetmiştim ya size. Bizim gız onunla çok ta iyi arkadaştı dediydim.Hemşire pek bir hüzünlü bayandı. Ben oldum olası hep öyle görmüştüm onu.Birgün ellerinde çiçeklerle geldi kapımıza. Gülendama sarıldı nedense. Öpyü yanaklarını. Nasıl ağlıyor bir görseniz…

-“Ne oldu hemşire bacı?Ne bu halın?-” demeye fırsat bırakmadan başladı anlatmaya… Gülendam uzun yıllardır ailesiyle arası bozuk olan hemşireyi ailesiyle barıştırmış birkaç mektup yazarak. Hemşire arkadaşının üzülmesine gönlü razı olmamış…Bu işe nasıl şaşırdım bilemezsiniz. O günden sonra daha iyi arkadaş oldular hemşire Aysel’le… Uzun yıllar sonra Aysel’in tayini çıktığında ise nasıl da ağlaşarak ayrılmışlardı…

Tam da o zamanlar ortaokulu bitirdi Gülendam. Liseye gitmeyi istediğinde ise evimiz yanmış, elimizde avucumuzda ne varsa gitmişti.. Doktor olma hayali ozamanlar yüreğinde öyle büyümüştü ki kızımın. Evden kaçıp, okuyup, doktor olmayı dahi göze aldığını okumuştum, Aysel hemşire gittikten sonra içini döktüğü tek yer olan günlüğünde ki yazılanlardan… Bu gerçeği öğrendiğim gün saçlarını sıfıra vurdum kızımın.Tıpkı bir zamanlar rahmetli anamın benim uslanmam için yaptığı gibi. Böylelikle herkesten utanır, hayallerini yüreğine gömüp dizimin dibinden ayrılamazdı Gülendam’ım. Gecelerce hiç durmadan ağladı. Ne sokağa ne çok sevdiği deniz kenarına çıkmadı. Evimiz yandığı için yaptığımız tek odalı kulübemizin en köşesine geçip eline bir ayna parçası alıp ağlaya ağlaya kesilen saçlarına bakardı…Her ay yeniden sıfıra vurdum saçlarını hiç acımadan. Oda hep içli içli ağladı yere dökülen saçlarına bakarak.

Bir gün lüks bir araç durdu evin önünde. Onca geçen yıldan sonra Aysel hemşire’yi tanıyamamıştım. Gülendam sayesinde barıştığı ailesiyle birlikte gelmiş köye.Gülendam için gelmiş hemde. Ondan haber alamayınca muhtara telefon etmiş. Olanları öğrenmiş. Gülendamın hayallerini gerçekleştirmek için eşime saatlerce dil döktüler ailesiyle birlikte. Eşim en sonunda izin verdi…

O zamana kadar yaşadıklarımdan dolayı kötü davrandığım kızımdan ayrı kalacak olmak yüreğimi yakmıştı. Yinede belli etmemiştim.Gece ise hiç uyuyamadım. O gece Gülendam odamıza girdi. Önce babasını sevip öptü. Sonra yanıma geldi.O gece hiç uyuyamadığım için karanlıkta olanları izliyordum uyuma numarası yaparken. Daha sonra benim yanıma geldi. Nasıl koklayıp öptü beni bir bilseniz. İçim eridi. Sonra ise sessizce,

-“Ana seni çok seviyom.Hayallerim için gidiyom ama. Size söz dönecem size. Yüreğimde götürüyom sizide. Siz her ne kadar beni sevmesenizde, ben sizi okadar seviyom ki-” dediğinde tir tir titredim. Ben okadar çok seviyordum ki kızımı. Cahillikle yaptığım herşey onun içindi. Ama kızımı ne kadar kırdığımı o an anladım ben. Elimi boynuma attım.Nenemden bana tek hatıra altın kolyeyi koparıp, odadan çıkmakta olan kızımın elini yakalayıp avucuna koydum…

-“Anan da seni çok seviyor kuzum. Nolur affet. Bilemedim… -” dediğimde koşup bana sarıldı gözyaşlarıyla. Meğer babası da uyumuyormuş. Ida ağlayarak ilk defa o an sarıldı bize…

Ertesi gün Aysel hemşireyle birlikte yolcu ettik kızımızı.Küçük bir çocukken “dua kutusu” dediği ve herzaman kağıt parçaları attığı kutuyu açtım kızım gittiği gün. Her bir kağıtta,

-“Rabbim… Güzel ALLAH’ım. Anam babam beni çok sevsin ne olur. Saçlarımı kesmesinler artık.Yunus balığım bana geri dönsün.Çiçekli entariler alsınlar bana. Bende mutlu olayım gayrı -” yazdığını okuduğumda hıçkıra hıçkıra ağladım saatlerce…

Uzun yıllar sonra okumuş koskoca doktor olmuş kızım köy sağlık ocağına atamasını istedi ve bize döndü… Her hafta pazardan ona aldığım renk renk çiçekli entarileri giymekten okadar mutlu ki… Komşular hem çiçekli entariden başka elbise giymeyen, ve saçlarınını boyunca uzatan kızımın bu garip ahlaklarının sebebini bilmesede benim yüreğimi sızlatan gerçeği çok iyi biliyorum ben…

Sokağın köşesinde upuzun saçları ve çiçekli entarisiyle doktor kızımı ne zaman görsem gözlerim yaşarır… Nefesim kesilir.

Bir gün Gülendam’ı evde bulamadım. Eskisi gibi alışkanlıkla hemen deniz kıyısına gittiğimde kalbim duracaktı sanki… Küçükken yarasını iyileştirdiği yunus balığı hiç unutmamış meğer kızımı… Ona geri dönmüş. Her sabah gözyaşlarıyla takip ettim Gülendam ve yunus balığının kavuşmasını…

Anladım ben. Cahillikle kızına çok şey yaşatmış bir anne olarak anladım. Kalbiyle yaptığı herşey insana geri dönüyor…Ve insan yüreğiyle neyi gerçekten isterse birgün mutlaka sahip oluyor…

Yazar: Suat Özge

Sosyal Medyada Yazarı Takip Edin : InstagramYoutubeFacebook

geri donenler

Benzer İçerikler

vasi ne demek

Vasi: Koruma ve Rehberliğin Anlamı

Vasi Ne Demek? Vasi kelimesi, Türkçede oldukça önemli bir anlam taşır. Genellikle hukuki bir terim olarak karşımıza çıkan bu kelime, ...

Devamını Oku...

pelet nedir

Pelet Nedir? Enerjinin Yeni Yüzü

Pelet Nedir? Pelet, genellikle biyokütle kaynaklarından elde edilen, yuvarlak veya silindirik şekilli, küçük ve yoğun bir yakıt türüdür. Bu makalede, ...

Devamını Oku...

cuma mesajları

En Güzel Cuma Mesajları, Resimli, Kısa ve Uzun Anlamlı Cuma Sözleri ve Duaları

En Güzel Resimli Cuma Mesajları Cuma mesajları, İslam dünyasında ayrı bir öneme sahip olan ve ruhani derinliklerle dolu Cuma gününde ...

Devamını Oku...

Maliyeci

Maliyeci Fıkrası

Bir gün bir ormana maliyeciler gelir. Bunu gören tilki koşarak ormandan kaçmaya başlar. Koşarken, yolda kaplumbağa ile karşılaşır. Kaplumbağa tilkinin ...

Devamını Oku...

Yorum yapın