akide şekeri

TÜRK ÇOCUKLARI BÜTÜN MAKİNE VE MOTORLARI KULLANIYOR

Samsun’dan Havza’ya geliyorduk (25 Mayıs 1919). Altımızda Umumi Harpten kalma, tekerleklerinin içi lastik dolu eski bir Benz otomobili vardı. Şoförümüz Türk değildi. Yolda, mütemadiyen arıza yapan otomobilimiz, bir an geldi ki, bozuldu.

Siz, Atatürk’ün son senelerine yetişenler, o zamanki halini tasavvur dahi edemezsiniz. Üstelik vaziyetin icabı olarak, bir halk tabiriyle, ateş parçası idi. İnkılaplarında asrı yıla sığdırmanın sırını hayatının her safhasında tatbik etmiştir.

Bir müddet inerek bekledik. Otomobil bir türlü tamir edilemiyordu. Atatürk, dakikalar geçtikçe sinirliyordu. Şoför acemi ve Türk değildi, yollar berbattı, otomobil eskiydi. Nihayet kendisi müdahale etmek istedi, fakat bu köhne makineye bir türlü yol veremedik. Başka çare kalmadığı için seyahatimize bir araba içinde devama mecbur kaldık.

O zaman bana, şunları söylemişti:
-Doktor! Nihayet yirmi sene sonra bu yollar düzelecek, Türk şoförlerin kullandığı otomobillerimizde rahat rahat seyahat edecek, buralardan belki demir yollan da geçireceğiz!
Bir kere 1919 Türkiye’sini düşününüz: En mühim merkezleri işgal edilmiş, ordusu dağılmış, hıyanet içinde bir hükumet ve harpten mağlup çıkmış yoksul bir halk…

Ona bütün inanışımıza rağmen, bu sözlerini dinleyen bizler, erişemeyeceğimiz bu tatlı hayalin hasretini duyduk.

Aradan seneler geçti: Çetin bir mücadeleden sonra memleket kurtulmuştu. Türkiye, bugün eserlerini idrak ettiğimiz (gördüğümüz) bayındırlık faaliyeti içinde idi. Ben Birinci Umum (Genel) Müfettiş olarak Diyarbakır’ a gitmiştim. Bir gün, oralara gelmişti (15 Kasım 1937). Altında yeni bir otomobili ve bir Türk şoförü vardı. Beraberce bir kazaya gidiyorduk. Tesadüf bu, yolda otomobil yine bozuldu. Fakat bu sefer, birkaç dakika içinde şoför tamir etti.

Ben, 1919 hadisesini unutmuştum. O, bana doğru döndü:
-Havza yolunda size bir şey vadetmiştim. O sözlerimden yapılanları hatırlatayım: Demir yolunu Samsun’ a kadar döşedik, görüyorsunuz ki, Türk çocukları, bütün makine ve motorları kullanıyor.

Şimdi size, yeni bir şey daha söyleyeyim:
Yirmi yıla varmadan, memleketimizde otomobil, lokomotif yapacağız. Eğer yaşarsak bunları da bu söylediğim zamandan sonra konuşuruz.” Söylediği hiçbir şeyi unutmazdı. Bütün vaatlerini yerine getirmek onun için bir şeref meselesi idi.

(Dr. İbrahim Tali ÖNGÖREN- Cemal Kutay, “Yirmi Sene Farkla İki Hatıra”, Yedigün Mecmuası, Sene:7, Cilt: 14, No: 348, 7 İkinciteşrin 1 939, S. 12-13)

Benzer İçerikler

Maliyeci

Maliyeci Fıkrası

Bir gün bir ormana maliyeciler gelir. Bunu gören tilki koşarak ormandan kaçmaya başlar. Koşarken, yolda kaplumbağa ile karşılaşır. Kaplumbağa tilkinin ...

Devamını Oku...

Jan Paderevsky

Jan Paderevsky

Bu adam kim biliyor musunuz? O, bir zamanlar Polonya’nın en ünlü piyanisti ve bestecisiydi. Hem de Chopin’i en iyi yorumlayanlardan ...

Devamını Oku...

Diri diri gömülen Dünya Şampiyonu Pehlivan

Boyu 1.80 ağırlığı 105 kilo olan Kara Ahmet’in göğüs çevresi 1.24 boyun kalınlığı 50 santimdi. Kolları kalıplı, bilekleri kalın, pençesi ...

Devamını Oku...

Mutsuz Nesil

Mutsuz Nesil

Memur 36bin, polis 46bin, aşçı 50bin, özel okul öğretmen 20-25bin hatta asgari ücret. Özel sektörde beyaz yaka ortalama 30-35bin, mühendis ...

Devamını Oku...

Yorum yapın