Bütün anneler ve babalar çocuklarını çok sever.
Hem de ölesiye.
Ancak, bazı anneler babalar, çocuklarını sevdiklerini onlara “seslenişleri” ile gösteremezler.
Veya gösterdiklerini “zannederler” de çocukları göremez.
Halbuki, çocukların bu konuda en çok ihtiyacı olan duygu, ebeveynlerinin onlara seslendiklerinde, duymak istedikleri sözlü seslenişlerindeki “büyülü” kavramlardır.
Kulaklarına hoş gelen sözcüklerdir.
Anlaşılması çok kolay olan “yumuşacık” kelimelerdir.
Öyle ki, o sözcüklere henüz 1,5 yaşındaki bebekler bile “mest” olurlar.
Ne yazık ki günümüzde birçok anne baba, “moda” kavramlar kullanarak çocuklarına hitap etmeyi tercih etmiş durumdadır.
Üstelik de kullandıkları o kavramların çocuk zihninde, çocuk algısında, çocuk dünyasında “hiçbir” karşılığı olmadığı halde.
Üstüne üstlük, çocuklarında büyük çapta bir kafa karışıklığı oluşturuyor olmalarına rağmen, “ısrarla” bu yanlışı devam ettirebiliyorlar.
Hoş, ebeveynler de söz konusu kavramların karşılığını tam yerine oturtmaktan acizler.
Yani onlar da, bu sözcükleri kullanıyorlar ama;
– Sözün nereye gittiğini bilemiyorlar.
– Söyledikleri ile neyi kastettiklerini ifade edemiyorlar.
– Niçin o sözcükleri kullandıklarını da açıklayamıyorlar.
Evlerin içindeki hayatta da, evlerin dışındaki hayatın akışı içinde de, annelerden babalardan hemen hemen;
– Hiç duymadığımız,
– Tedavülden kaldırdığımız,
– Çocukların ise “mest” oldukları,
– İşittiklerinde gözlerinin içini parlatan,
– Bakışlarını adeta cilalayan,
– Minicik yüreklerini “pır pır” ettiren sözcüklerimiz vardı bizim.
Mesela;
– Kurban olduğum, gel.
– Gözümün nuru, tut elimi.
– Yavrum.
– Kuzum.
– Canım, ciğerim… sözcüklerini özellikle metropollerde, büyükşehirlerde, kalabalık ortamlarda artık çok çok “az” anneden babadan duyabiliyoruz.
Ebeveynler bu sözcükleri “sadece”:
– Çocukları onları şaşırttıklarında,
– Olağanüstü sevindirdiklerinde,
– Çok mutlu ettiklerinde…kullanıyorlar.
Fakat, çocuklar bunları çok az yaparlar.
Çünkü onlar ebeveynlerini genellikle “kızdırırlar”.
Dolayısıyla da bu güzel kelimeleri onlardan çok çok az duyarlar.
Bunların yerine hangi sözcükleri, kavramları kullanıyoruz, diye sormamıza gerek yok.
Çünkü pek çoğumuzun kulakları günde birkaç defa o sözcükleri duyuyor ve birçoğumuz her gün ve “defalarca” kullanıyor.
Mesela;
– Anneciğim…
– Babacığım…
– Anneeeem…
– Hadi anneciğim… Çabuk ol babacığım… Gel kucağıma annem… Anneciğim elimi tutar mısın? Babacığım dersine çalıştın mı?… gibi.
Başka?
Başkası yok.
Çocuk bu kavramlar hakkında ne düşünüyor?
Ya da bizler onun ne düşündüğünü düşünebiliriz?
Diyor ki çocuk:
– Ben annemin annesi değilim, ama annem bana niye “annem, anneciğim” diyor?
– Ben erkeğim, ama annem bana niçin “anneciğim” diyor?
– Ya da, ben babamın babası olmadığım halde, babam neden beni babası “zannediyor”?…vs.
Düştüğümüz tuhaflığı bilmem anlatabiliyor muyuz?
Bizler ebeveynlerle sık sık muhatap olduğumuz için bazen onlara bunun sebebini soruyoruz.
Aramızdaki konuşma şöyle gerçekleşiyor:
– Kıymetli hanımefendi, çocuğunuza niçin “anneciğim” diyorsunuz, sizce sebebi ne olabilir?
– Ben onu en azından annem kadar seviyorum. Ona bunu göstermek için o sözcüğü kullanıyorum.
– Güzel. Peki çocuğunuz sizin kendi annenizi ne kadar sevdiğinizi görebiliyor mu?
– Bilmem…
– Merakımı bağışlayın, çocuğunuz size hiç, bana neden anne diyorsun diye sordu mu?
– Baştan bir süre sordu. Hatta tuhaf karşıladı, ama artık alıştı.
– Alıştı?
– Evet, alıştı.
– Alıştığı şey ne?
– Anlamadım.
– Anneniz olmadığına göre, anne olmaya alışmadı. Kafa karışıklığına alışmış olmasın sakın?
Dr. Yaşar Kuru
Alıntı
Benzer İçerikler
En Güzel Cuma Mesajları, Resimli, Kısa ve Uzun Anlamlı Cuma Sözleri ve Duaları
Devamını Oku...
Maliyeci Fıkrası
Devamını Oku...
Jan Paderevsky
Devamını Oku...
Diri diri gömülen Dünya Şampiyonu Pehlivan
Devamını Oku...