Yıllar evvel bir tatil günü son 20 bin lirama kıyıp (demek ki o zamanlar iyi paraymış) benzin almaya niyetlendim. İyi biliyorum banknot gömlek cebimde kuzu gibi yatıyor.
Neyse pompaya yanaştım, depoya benzin koydular, kapağı kapattım. İstasyonu boş görünce aklıma motorun suyuna yağına bakmak geldi kaputu açtım. Çubuğu çektim, yağ seviyesine baktım.
Neyse işimi bitirince elimi cebime attım parayı uzattım. Benzinci çocuk alaylı alaylı “hayrola abi” dedi “para mı dağıtıyorsun?”
-Anlayamadım?
-Az evvel verdin ya.
-Mümkün değil başka param yoktu ki?
-Ya bu ne?
-Nereden çıktı o para?
-Bilemem. Ben aldığıma bakarım.
-Yanlış yapıyorsun. Bak sonra açık verirsin. Gel al şu paranı.
-Almam abi.
-Al dedim sana.
Gürültümüze istasyon sahibi geldi. Adamına döndü “Hayrola n’oluyor orada?”
-Bu arkadaş ikinci defa para vermek istiyor.
Bana döndü, “Ne o yoksa teberru da mı bulunuyorsunuz?”
-Bilmiyorum kafam karıştı, bundan başka param olduğunu hatırlamıyordum.
-Sen merak etme onlar hesabını bilir, verdin diyorlarsa tamamdır.
-Alın da rahatlayayım, ben kul hakkından korkarım.
-Biz de korkarız.
-Hiç içime sinmedi. Ne olacak şimdi?
-Tamam, be koçum. Verdiysen zaten mesele yok, vermediysen ben hediye ediyorum tamam mı?
-Olmadı ama…
-Vaktin varsa bir çayımızı iç. Bak çocuklar yeni demlemişler. Gel hadi.
Arabayı bir kenara çekip yazıhaneye girdim. Adam sobanın başında yer gösterdi. Önüme bardağı uzatırken “Biliyor musun” dedi, “biz iki kardeştik, yıllar önce malı mülkü satıp İstanbul’a geldik ve yan yana faaliyet gösteren iki benzin istasyonunu satın aldık.
-Oh ne âlâ ne âlâ…
-Halimize şükürler olsun ama benzinin kârı öyle çok âlâ değildir.
-Ben iyi kazandığınızı sanırdım…
-Çeki senedi yoktur ama firesi çoktur. Hele sıcak havalarda % 5’i buharlaşıp uçar. Zaten kârı mahduttur. Abim bu fireyi asla kabullenemedi. Pompalara bir ayar çekip açığı kapatmaya çalıştı. Sonra işin tadını aldı bir ayar, bir ayar daha. Bu arada benim yanıma da gelip gidiyor. “Akıllı ol oolum” diyor, “bak batarsın sonra!”
-Bu yasak değil mi?
-Yasak ama abim her tarafı bağlamış. Harçlığını alan düğme ilikleyip gidiyor. Bu arada benim de çok üstüme geldi. Eşin dostun yanında yanaklarımdan makas alıyor “gözünüz dürüst görsün” diye alay ediyor. Bir zaman sonra aşağılamaya başladı adımı saftroza çıkardı.
-Peki, o bu isten para kazanabildi mi?
-Hem de nasıl. Şakır şakır hava basan adam kazanmaz mı? Derken yeni benzin istasyonları açtı. İnşaat, turizm, ithalat ihracat, derken buralara uğramaz oldu ve bir süre sonra gazetelerin magazin sayfalarına çıkmaya başladı.
-Siz böyle kaldınız tabiî.
-Ben halimden memnunum. Şükrediyorum. Neyse aradan yıllar geçti. Bir iki defa aradım ama sekreterini bile aşamadım, ulaşamadım. Yok dedirttiğini fark edince defteri kapattım.
-Bu da kardeş ha, ne acı.
-İşte yine böyle bir sabah vakti. Sanırım yine tatil. Yazıhanenin önünde siyah bir limuzin durdu. Şoför koşup kapıyı açtı. Acaba kim inecek diye bakıyorum. Aaaa ağabeyim! Koşup sarıldım ancak üzgün, yorgun görünüyordu. Birlikte yazıhaneye geçtik. Oğlum -sizden iyi olmasın çok efendi bir çocuktur- geldi edeple elini öptü “hoş geldin amca” deyip çay kahve yetiştirmeye çıktı, baş başa kaldık. Kısa bir sükûtun ardından “N’olur bana yardım et” diye fısıldadı “Perişanım!”
-Derdi neymiş?
-Doğrusu ben de aynı soruyu sordum. Olur ya nakite filan ihtiyacı olur diye kasanın anahtarını önüne attım. “Allah paranın da servetin de belasını versin” dedi, “İstediğim her şeye sahibim ama huzurum yok. Yengen çok değişti, artık konken partilerinde dolaşan bir yabancı oldu. Oğlan desen, uyuşturucu kullanıyor. Kız güya yurt dışında okuyor. Düşüp kalkmadığı kalmadı. Duydum ki şimdi de saçı atkuyruklu bir sanatkâr bozuntusu ile yaşıyormuş. Küçüğü biliyorsun zihin özürlü. Garibim bakıcıların elinde oyuncak. Ben olmasam inan su vermezler ona. Bazen çok bunalıyorum. Sık diyorum birer kurşun gebersin gitsinler. Son mermiyi de kendine sakla.”
Onu teskin ettim.
“Kendini bırakma abi” dedim, “Her şey düzelir. Gel fırsat varken yeni bir hayata başla!”
Ağlamaklıydı, “Nasıl başlayayım, nereden başlayayım?” diye akıl sordu. Keşke dilim tutulsaydı da öyle konuşmasaydım. Koca adam mum gibi eriyip bitti. Binip arabasına gitti.
-Ona ne söylediniz?
-Akıllı ol ooolum dedim, git önce pompaları ayarla!
Benzer İçerikler
En Güzel Cuma Mesajları, Resimli, Kısa ve Uzun Anlamlı Cuma Sözleri ve Duaları
Devamını Oku...
Maliyeci Fıkrası
Devamını Oku...
Jan Paderevsky
Devamını Oku...
Diri diri gömülen Dünya Şampiyonu Pehlivan
Devamını Oku...